Derneğimizin de üyesi olduğu Humanists International’ın 2021 Yılı Düşünce Özgürlüğü Raporu 16 Kasım’da yayımlandı. 

Rapora göre, bir düzineye yakın ülkede dinden dönmenin (apostasy) cezası ölüm. Bu ülkeler arasında Afganistan, İran, Malezya, Maldivler, Moritanya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen bulunuyor. Pakistan’da “dinden dönmek” ölümle cezalandırılmıyor (ne kadar da anlayışlılar!); ancak “dine hakaret” için ölüm cezası var ve “hakaret” eşiği de oldukça düşük. Dolayısıyla çoğunluğu Müslüman olan en az 11 ülkede ateist olduğunu söylemenin veya din değiştirmenin cezası ölüm. Dinden dönmenin 17 ülkede ceza gerektiren suç statüsünde olduğunu tespit edildi. Dine hakaret, 83 ülkede cezalandırılabilir statüde ve bunlardan 6’sında ölümle cezalandırılabiliyor.

Hümanist, ateist ve dindar olmayanların haklarına hukuki statülerine ve maruz kaldıkları ayrımcılığa odaklanan rapor, en iyi ve en kötü performansı sergileyen ülkelerin analiz edildiği kılavuz bir bölüme sahip. Bu bağlamda radikal İslamcı Taliban tarafından yönetilen Afganistan, listenin en en altında yer alıyor.

Bulgulara göre, Afgan kadınlar yeni Taliban rejiminin en ağır darbesini alıyor; örneğin türbanlarını “doğru” takmadıkları gerekçesiyle dayağa maruz kalabiliyorlar. 15-45 yaş arası evlenmemiş veya boşanmış kadınlar, zorla evlendirilmekle ya da Taliban mücahitlerine cinsel köle olarak verilmekle tehdit ediliyor. Taliban rejimi, kadınların “İslami bir çevrede” cinsiyet ayrımı mümkün oluncaya kadar çalışamayacağını veya üniversiteye gidemeyeceğini de duyurmuş, ayrıca kadın oyuncuların yer aldığı dizileri yasaklamıştı.  

Raporda Hindular, Sihler, Hristiyanlar, Ahmedi Müslümanlar ve Bahailer gibi dinî azınlıklardan oluşan küçük toplulukların, korkunç insan hakları ihlallerine maruz kaldıkları ve inançlarını özgürce yaşayamadıkları sonucuna varıldı. Ayrıca 9 etnik Hazarlı erkeğin (çoğu Şii Müslüman) ve 2 ateistin öldürüldüğü (teyit edilmemiş), 4 kişinin de kayıp olduğu bildirildi. 

Humanists International’ın raporunda göze çarpan diğer ülkeler:

  • İran, düzinelerce kişiyi “Allah’a düşmanlık” (muharebe) gerekçesiyle idam eden bir ülke. National Secular Society’nin serbest bırakılması için kampanya yürüttüğü Soheil Arabi, bu nedenle uzun süre hapis yattı.  
  • Pakistan, çoğunlukla Şii Müslümanların maruz kaldığı, dini ya da dindar olmayan azınlıklara karşı kronik şiddetten muzdarip. Ahmedi Müslüman ve Hristiyan topluluklarına karşı çok ciddi şiddet olayları da rapor edilmiş durumda. 
  • Suudi Arabistan, köktencisi olduğu Sünni İslam dışında başka dinî ifadeyi kabul etmeyen bir ülke. Dahası, son derece vahim durumda olan insan hakları ihlallerini maskelemek için, spor etkinliklerine yatırım ve ev sahipliği amaçlı (sportswashing) 1 milyar dolardan fazla harcama yapmaktadır.  

Raporun sunduğu bazı diğer bulgular şöyle:

  • Dünya genelinde 144 ülkede hümanistler ayrımcılığa uğruyor.
  • Dünya genelinde 39 ülkenin devlet dini var.
  • 35 ülkede devlet mevzuatı kısmen ya da tamamen dini hukuktan türetiliyor. 
  • 12 ülkede hükümet yetkilileri ya da devlet kurumları, dindar olmayanları açık bir şekilde ötekileştiriyor, rahatsız ediyor ya da dindar olmayanlara karşı nefret ve şiddeti kışkırtıyor.
  • Dünya genelinde 83 ülkede dine hakaret cezalandırılabilirken, bu ülkelerin 6’sında ölüm cezası mevcut. 
  • 17 ülkede din değiştirmek ceza gerektiren bir suç ve bunlardan 12’sinde ölüm cezası verilebiliyor.
  • 79 ülkede ayrımcı din fonlaması yapılıyor.
  • 19 ülkede ailevi ve ahlaki meselelere bakan dini mahkemeler var.
  • 26 ülkede dindar olmayanların bazı görevlere getirilmesi yasak.
  • 33 ülkede devlet tarafından finanse edilen okullarda, seküler ya da hümanist alternatifleri bulunmayan zorunlu din eğitimi veriliyor.
  • 16 ülkede açıkça hümanist olan kuruluşların yürütülmesi ya çok zor ya da yasal değil.

Görüldüğü gibi, dini rejimlerle yönetilen devletler, ekonomik refah seviyeleri ne olursa olsun, insan hakları ve özellikle kadın ve çocuk hakları konusunda çağ dışı kalıyor. Birçok dinî yapılaşma gibi İslamcılık da, hem ulusal hem uluslararası alanda kadınları ikinci sınıf vatandaş haline getirmeyi sürdürüyor. Daha önce yayımlanmış ve daha sonra yayımlanacak olan tüm raporlarda bu gerçek değişmeyecektir. Çözüm, din ve devlet işlerinin bir daha birleşmemek üzere ayrılması ve toplumun seküler bir yapıda şekillendirilmesidir.