Boğaziçi Üniversitesi “sergi davasına” ilişkin soruşturmada Anayasa Mahkemesine cevap veren Adalet Bakanlığı, eşcinselliğin İslam’a göre haram olduğunu ifade ederek tutuklamaların kanuna uygun olduğunu savundu. Böylece “haram” kelimesi, laik Cumhuriyet’in kurumlarından biri olan Adalet Bakanlığının literatürüne girmiş oldu.

Hatırlanacağı üzere Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasının ardından üniversite kampüsündeki protestolar sırasında açılan bir sergide, Kâbe fotoğrafı üstüne Şahmeran ve LGBTİ+ bayrakları çizili bir görselin yerde sergilenmesi üzerine soruşturma başlatılmıştı. Tutuklu üniversite öğrencileri Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş ve tutuksuz yargılanan diğer 5 öğrenci hakkında da “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan üç yıla kadar hapis cezası istenmişti.

Bu gerekçeyle tutuklandığını, fakat afişin asılmasıyla ya da yere serilmesiyle ilgisinin olmadığını, sadece sergi sırasında orada bulunduğunu belirten Uğuzeş,  kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini öne sürerek AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Adalet Bakanlığının AYM’ye cevabı ise, eşcinselliğin “haram” ve “yasak” olduğu; İslam’da tek yaratıcı olan Allah inancına aykırı Şahmeran figürünün Kâbe fotoğrafı üzerine yapıştırılmasının da halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği yönünde oldu. Boğaziçililer, bu hukuka aykırı ve adaletten yoksun zihniyete cevap vermekte gecikmedi: “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!”

Anayasamızın 2. maddesinde belirtildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Bu nedenle Adalet Bakanlığının Boğaziçi davasındaki “savunması” hukuki olarak kabul edilemez. Bir taraftan yaşam tarzına müdahalenin hukuk sistemine girmesi, bir taraftan da dinin hukuka referans gösterilmesi söz konusu. Bunlar, Türkiye’de laiklik yerine şeriat arzulayan zihniyetin ülkenin en önemli kurumlarından birini yönettiğinin kanıtıdır. “Taliban inancıyla ters bir yanı olmadığını” belirten AKP iktidarının, kimlikleri üzerinden hedef gösterdiği insanları “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” ile suçlaması ne yazık ki şaşırtıcı değil.

Şaşırmadığımız –şaşıramadığımız– her olayın, bizi daha kötüsüne doğru sürüklediğine toplum olarak şahit oluyoruz. O yüzden herkesi şaşırmaya ve daha gür sesle laiklik ilkesinin arkasında durmaya davet ediyoruz. Kabul etmeden ve vazgeçmeden mücadeleye devam!