AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, okulun akademik geleneklerine uygunsuz bir biçimde Boğaziçi Üniversitesine atanan ve üniversitenin hiçbir bileşeninden destek bulamayan kayyum rektör Melih Bulu’ya yönelik protestolar, 4 Ocak 2021’den bu yana aralıksız sürüyor. Bu süreçte yaşananlara kısaca göz atalım:

Çeşitli akademisyen ve yazarların öğrencilere verdiği açık dersler ve öğrencilerin kampüs içerisinde yaptığı konserlerle renklenen ve başından beri Anayasaya aykırı olmayan barışçıl eylemler, geçtiğimiz hafta kampüste düzenlenen açık bir sanat sergisiyle devam etmişti. Sergi başladıktan birkaç gün sonra teşhir edilen, üzerine Şahmeran ve LGBTİ+ simgesi işlenmiş Kâbe motifli anonim bir sanat eseri, dinî değerleri aşağıladığı gerekçesiyle emniyet güçlerini harekete geçirdi. Polis kampüsü abluka altına aldı; kampüs yakınında bulunan binalara keskin nişancılar yerleştirildi; çok sayıda öğrenci fiziksel şiddete maruz kaldı ve gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan ikisine TCK 216-3. maddesi uyarınca soruşturma açılsa da, bu maddeye istinaden CMK 100-4 gereğince tutuklama yapılamadığı için 216-1’den tutuklama istemi verildi.

En azılı suçlulara dahi yapılmayan bu barbarca muamele, Max Stirner’ın tabiriyle “kendi şiddetini hukuk, vatandaşların yasal gösterilerini ise suç olarak gören” bir devlet anlayışını hatırlattı. Bu da yetmezmiş gibi, gözaltına alınanlara “sapkın” diyerek LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminde bulunan İçişleri Bakanı Soylu,  herkesin kanunlar önünde eşit olduğunu ifade eden Anayasanın 10. maddesini ihlâl etti.

Boğaziçi Üniversitesindeki yasal ve haklı gösterilere yönelik tüm bu düşmanca muamele devam ederken, sergiyi protesto etmek üzere İstanbul Beyazıt Meydanında toplanan Anadolu Gençlik Derneğine bağlı İslamcı bir grup, Saff suresinin 8. ayetinin yazılı olduğu bir pankart açarak Boğaziçili öğrencileri “İslam düşmanı” ilan etti. Beklenebileceği gibi tekbirler eşliğinde nefret söylemlerini dile getiren bu gruba polisin herhangi bir müdahalesi olmadı. Hatta gruba ait göstericilerden birinin, elinde tuttuğu AK-47 ile sosyal medya hesabından bir IŞİD militanı gibi poz verdiği; “Boğaziçini içindekiler ile bombalayacaksın ancak o zaman içim rahat eder.” şeklinde fiziksel tehdit içerikli açıklamalar yaptığı belirlendi. Başka bir tehdit de Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Genel Sekreteri Cevdet Kılıç’tan geldi. Facebook hesabından Boğaziçi öğrencilerine seslenen Kılıç, “Boğaziçili misiniz, Boğazdışılı mısınız onu bunu bilmem. Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim” diyerek, alışkın olduğumuz din demagojisi üzerinden öğrencilere gözdağı verdi.

Bu süreçte 300’e yakın polisin bulunduğu kampüste ve dışarıda, barışçıl eylemlerini sürdüren öğrenciler arasından 159’u gözaltına alındı. 158 yıllık Boğaziçi Üniversitesinde 159 öğrencinin gözaltına alınması, kayyum rektör Melih Bulu’nun ilk icraatı olarak tarihe geçti. Kampüs içerisinde sessiz eylem yapan akademisyenler, öğrencilerin “kayyumluk binası” adını verdikleri rektörlük binasına, ellerinde“159” yazan dövizlerle sırtlarını döndüler. Eylemlerin ilk gününde gözaltına alınan 51 kişi, aynı gece İstanbul Çağlayan Adliyesinde nöbetçi hakimin karşısına çıkarıldıktan sonra serbest bırakıldı. Ülkemizin aydınlık yüzü olan gençlerin her şeye rağmen mahkeme salonunun önünde gülümseyerek verdiği poz, aydınlık geleceğimizin resmedildiği bir Rönesans tablosu gibiydi.

Olaylar sırasında polislerin orantısız güç kullanımı sıkça gündeme geldi; ama iki olay, toplumsal hafızamızda çok daha kalıcı bir yer edecek gibi görünüyor: Bunlardan ilki, sokakta barışçıl bir şekilde yürüyen, slogan atmayan ve pankart dahi tutmayan öğrencilerin polis tarafından keyfi olarak tartaklanması ve hemen ardından gözaltına alınmasıydı. Polisin bu esnada “Aşağı bak!” diye bağırıyor gibi göründüğü video sosyal medyada hızla yaygınlaştı ve bu söz, eylemlerin sloganı haline geldi. Twitter’da #AşağıBakmayacağız hashtag’i ile 1 milyona yakın tweet atıldı. (Emniyet Genel Müdürlüğü, polisin Boğaziçili öğrencilere “Aşağı bak” değil “Aşağıdan, toplu gitmek yok” dediğini beyan etti; ancak öğrenciler, polisin önce “Aşağıdan” diye bağırdığını ve öğrencilerle göz göze gelince “Aşağı bak” diye bağırmaya devam ettiğini belirtti.) İkinci olay ise R. T. Erdoğan’ın, “Yürekleri yetse istifamı isteyecekler” açıklamasından sonra yaşandı: Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, Boğaziçi Üniversitesindeki protestolara destek kapsamında Çankaya Belediyesi önünde basın açıklaması yapmak istedi; fakat pandemi gerekçesiyle protestolara izin vermeyen polis, Erdoğan’ın sözünden aldığı cesaretle, “Hani yürekliydiniz, niye kaçıyorsunuz?”  diyerek kovaladığı göstericilere plastik mermi ve biber gazıyla müdahale etti.Bu “yürek” tartışmaları üzerine Twitter’da Boğaziçi Dayanışması adıyla bildirim yapan platform, 12. Cumhurbaşkanına Açık Mektubumuzdur başlıklı bir metin yayımladı. “Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz.” diyerek anayasal haklarını savunan öğrenciler bu mektupta neden eylem yaptıklarını anlattı ve taleplerini dile getirdi. “Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın” diyen öğrencilerin yazdığı bu metin hakkında bile, Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Masumiyet karinesi hiçe sayılarak ve anayasal haklar ihlal edilerek yapılan gözaltılara Türkiye’nin dört bir yanından tepki yağdı. Akademisyenler, üniversiteli ve liseli gençler, siyasi partiler, sivil vatandaşlar ve çeşitli kurumlar Boğaziçi öğrencilerine desteğini gösterdi. ODTÜ, Galatasaray, İTÜ gibi çok sayıda üniversitenin öğrenci ve öğretim üyelerinden de Boğaziçi Direnişine destek yağdı. 

İstanbul haricinde Boğaziçi için yapılan Ankara, İzmir, Çanakkale, Bursa ve Adana eylemlerinde Şubat’ın ikinci haftasına kadar 560 kişi gözaltına alındı. AKP bu esnada Adana, Antalya, Bursa ve Muğla’da çok sayıda katılımcının yer aldığı il kongreleri düzenlerken, tipik bir çifte standart örneği olarak, Antalya’da yapılan Boğaziçi destek eyleminin ardından, Antalya Valiliğinin emriyle COVID-19 önlemleri kapsamında 14 gün boyunca gösteri ve toplanma yasağı getirildi.

Ateizm Derneği YouTube kanalımızda #BogaziciDireniyor – Kayyum Rektör İstemiyoruz! başlıklı özel yayınımızda ağırladığımız konuklardan BÜ öğrencisi Doğu Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 10 öğrencinin tutukluluğu hâlihazırda devam ederken, 24 kişi ev hapsinde tutuluyor. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan kişilerin sayısı ise şimdilik kesin olarak bilinmiyor. Boğaziçi Direnişi yalnızca ülkemizde değil, dünya çapında da ses getirdi. ABD Dışişleri Bakanı Sözcüsü Ned Price ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, yapılan gözaltıları ve LGBTİ+ karşıtı söylemleri kınadıklarını belirtti. Aralarında Judith Butler (Eleştirel Teori Profesörü-feminist düşünür) ve Noam Chomsky (dilbilimci, filozof, bilişsel bilimci ve tarihçi) gibi önemli entelektüellerin de bulunduğu 3317 akademisyen, yazar ve düşünür Rektör Bulu’yu istifaya çağıran bir beyanda bulundu.

İngiltere Yüksek Öğrenim Çalışanları Sendikası, ABD ve Avustralya’da yaşayan Boğaziçi mezunları, Berlin’de bir araya gelen destekçiler ve Paris Sorbonne Üniversitesinden öğrenciler, çeşitli platformlarda protesto eylemleri gerçekleştirdi ve Boğaziçi öğrencilerine destek mesajı yolladı. 

Tüm bunlar yaşanırken, mafya lideri Alaattin Çakıcı, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin de sahip çıktığı Melih Bulu’ya bir destek mektubu yazdı. Protestolar hakkında konuşan Bahçeli, “Boğaziçi’ne destek vermek teröre destek vermektir. Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır.” dedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Milli ve manevi değerlere sahip gençler olarak kabul etmiyoruz. Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan terörist misiniz?” diyerek, kendisine muhalif olan herkesin elbet bir gün “terörist” ilan edileceğini ve yandaşları için açık hedef haline getirileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.Öğrencilerin bu haklı ve yasal protestolarına yazarlardan da destek geldi. Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Oya Baydar, Ahmet Ümit, Elif Şafak, Murathan Mungan, Ece Temelkuran, Zeynep Oral ve İhsan Oktay Anar’ın da aralarında bulunduğu 147 yazar, “Aşağı bakmayacağız” başlıklı bir destek bildirisi yayımladı.

Ayrıca yetkilileri LGBTİ+’lara nefret söyleminden vazgeçmeye, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübünün (BÜLGBTİ) kapatılması kararından geri dönmeye, polis şiddeti ve gözaltıları sonlandırmaya ve tutuklanan öğrencileri serbest bırakmaya çağıran ve Ateizm Derneği olarak bizim de imzacısı olduğumuz bir imza kampanyası başlatıldı.  #BoğaziçiDireniyor