Hatırlanacağı üzere, 2020 yılının Ekim ayı içerisinde Fransa’da Müslüman bir ailenin ortaokulda okuyan çocuğu, öğretmeninin ders sırasında kendisine Muhammed peygamberin tasvirini içeren resimler gösterdiğini söylemiş; bunun üzerine IŞİD bağlantılı aile ve mahalledeki caminin cemaati hızla örgütlenip bir tetikçi tutarak Samuel Paty isimli öğretmeni canice katletmişti. Üstelik sonrasında, bu iddiayı ortaya atan öğrencinin o gün disiplin cezası aldığı için okulda dahi olmadığı ortaya çıkmıştı.

Aynı olayın bir benzeri, geçtiğimiz günlerde neredeyse İngiltere’de de yaşanıyordu. İngiltere’nin West Yorkshire bölgesindeki Batley Grammar isimli okulda çalışan bir öğretmen, din çalışmaları dersi sırasında öğrencilerine Muhammed tasviri gösterdi. Bunu öğrenen Müslüman veliler, okulun önünde protesto gösterisi düzenleyip basın açıklaması yaptı. Bu tabloya dahil olan mahallenin yerel imamı, İngiltere’nin eğitim politikası konusunda, kendisini otorite sayan bir üslupla açıklamalarda bulundu. Bu yaşananların ardından okul yönetiminin ilk işi öğretmeni açığa almak oldu. Tarafsız bir soruşturma sürecinin başlatıldığını duyuran okul müdürü Kibble, öfkeli dincileri sağduyuya davet etti.

İslami kesime verilen tavizlerin eşlik ettiği bu vahim olay sonrasında, öğretmen adına açıklama yapan ve Samuel Paty örneğini vererek oğlunun hayatından endişe ettiğini belirten öğretmenin babası, bir daha asla aynı mahalleye adım atamayacağını ve ne oğlunun ne kendisinin ne de eşinin güvende olduğunu belirtti. Öğretmenlere yönelik tehditlerin kabul edilebilir olmadığını söyleyen İngiltere Eğitim Bakanlığı Sözcüsü ise şu açıklamayı yaptı: “Tehditlerin savrulduğu ve koronavirüs kısıtlamalarının ihlal edildiği bu tarz protestolar hiçbir şekilde kabul edilemez ve bunlara bir son verilmesi gerekir. Okullar, müfredatlarında dengeyi sağlama koşuluyla çok geniş bir yelpazede, ne kadar tartışmalı ve zorlu da olsa her türlü konu, fikir ve materyali eklemekte serbesttir.”

Gösterilerin radikal grupları cesaretlendirdiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu belirten emekli Eğitim Başmüfettişi Wilshaw, okullarda düşünce ve ifade özgürlüğünün olması ve korunması gerektiğini savundu. Öğretmeni destekleyen öğrenci ve veliler, internet üzerinden (şu anda 70 bin imzayı geçen) bir imza kampanyası başlatarak öğretmenlerinin göreve iade edilmesini talep etti.

Batley Grammar okulunda yaşları 4 ile 16 arasında olan neredeyse 850 öğrenci bulunuyor ve bunların üçte biri göçmen kökenli. Ailelerin, bu yaş grubundaki çocuklara kendi dinî hassasiyetlerini dayatması ve onları taraf tutmaya zorlaması düpedüz çocuk istismarıdır. Kendilerine İslam dini atfedilen ve düşünce özgürlüğünün sınırının Muhammed karikatürüne kadar olduğuna inandırılan bu çocuklar gitgide radikalleşecek; Batılı ailelerin farklı dinlere maruz bırakılan çocukları da belirli bir dine imtiyaz uygulandığını gördükçe radikalleşecek; böylece geçmişten bu yana süregelen dinler arası çatışma daha da ileriye taşınacaktır. 

Kültürel kimliklerini Batı düşmanlığı ve sekülerizm karşıtlığı üzerinden tanımlayan insanların, henüz dinî konuları kavrayacak yaşta olmayan çocuklarına aynı husumeti tıpkı genetik bir hastalık gibi miras bırakmaya çalışması kabul edilemez. İngiltere gibi görünürde düşünce özgürlüğünü savunan ülkelerin bu tip radikal grupları cesaretlendirmesi ve azınlık hakları adı altında koruması da söz konusu husumeti azaltmaktan ziyade körükleyen bir tutumdur.