Bilimin ışığı yolumuzu aydınlatmaya devam ettikçe, gücünü dinlerden ve hurafelerden alan ilkel akımların etkisi de gitgide azalıyor. Bu yıl bilim dünyasında yine heyecan verici gelişmeler oldu, ancak küresel sorunlarımız henüz çözülmüş değil.

Küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltmak amacıyla 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihleri arasında Glasgow’da toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26), 197 ülkenin katılımıyla gerçekleşti. Konferansta, iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlem içeren bir anlaşma imzalandı. Küresel sıcaklık artışının 1,5°C ile sınırlandırılması, konferansın ana gündem maddesiydi. Tartışmalı kararların da yer aldığı anlaşmada, üç önemli konuda karara varıldı: Kömürün aşamalı olarak azaltılması taahhüdü, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla finansal destek sunulması. Türkiye bu yıl konferansa ilk kez Paris Antlaşmasını onaylamış bir ülke olarak katıldı. Konferansta konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’a dayatılan Kanal İstanbul projesinin sadece deprem açısından değil, başka açılardan da kentin güvenliğini tehdit eden en büyük risk faktörü olduğunu belirtti.

Bugüne kadar 5 milyondan fazla insanın ölümüne yol açan SARS-CoV-2 virüsü, tüm aşı ve tedavi olanaklarına rağmen can almaya devam ediyor. Üstelik bu süreçte yeni varyantlar da evrimleşiyor. Bunlardan sonuncusu olan Omicron varyantı, ilk verilere bakılırsa aşıların etkinliğini kısmen azaltacak gibi görünüyor. Ancak bu yıl yaşanan tüm felaketlere, bilim ve doğa düşmanlığından kaynaklanan tüm acılara rağmen güzel gelişmeler de oldu. Bu yeniliklerden bazılarını aşağıda sizler için derledik. 


COVID-19 ile mücadeleye devam

Bilim insanları, COVID-19 pandemisine yol açan SARS-CoV-2 virüsünü anlamak ve can kayıplarını önlemek için canla başla çalışmaya devam ediyor. Kasım ayı itibarıyla insanlarda denenmiş olan ve umut vadeden en az 28 aşı var; bunlardan en yaygın kullanıma ulaşanlar Comirnaty (Pfizer-BioNTech) ve SpikeVax (Moderna) aşıları. Şimdilik FDA tarafından onaylanmış 1 antiviral ilaç bulunuyor (Veklury), ancak acil durumlarda kullanımı onaylanmış veya test aşamasında olanların sayısı da artıyor.

Yeni tedavi seçenekleri

Dünyada bir yılda yarım milyon insanın ölümüne yol açan sıtma hastalığına karşı geliştirilen ilk aşı olan RTS,S/AS01 (Mosquirix), Dünya Sağlık Örgütünden çocuklarda kullanılması yönünde destek aldı. Ayrıca Ebola virüs hastalığına yol açan Zaire ebolavirus‘a karşı geliştirilen Inmazeb; erken yaşta yaşlanmaya yol açan ölümcül bir genetik hastalık olan HGPS’a karşı geliştirilen Zokinvy gibi başka pek çok tedavi seçeneği doğdu.

Gen terapisinde gelişmeler: in vivo CRISPR teknolojisi

Araştırmacılar, DNA mutasyonlarından kaynaklanan hastalıkları tedavi etmek amacıyla, insan genomunu değiştirmemizi sağlayan bir gen-düzenleme aracı olan CRISPR ile 2012 yılından beri çalışıyor. Hatta geçtiğimiz yılın Nobel Kimya Ödülü, bu “genetik makasları” keşfeden iki bilim kadınına verilmişti. Ama makaslanmış kök hücrelerin hastaya doğrudan enjekte edilmesi, bugüne kadar yalnızca kan hastalıklarında kullanılan bir yöntemdi. Bilim insanları bu yıl ilk kez, ender görülen genetik bir karaciğer hastalığını bu yöntemle tedavi etmeye yönelik klinik deneylere başladı. Doğuştan körlüğe neden olan kalıtsal bir hastalığın (LCA) tedavisi de yine aynı yöntemle başarılı sonuçlar verdi. Klinik deneylerin tamamlanıp tedavilerin onaylanmasına daha çok var, ama şimdiden umut vadeden bu ve benzeri yöntemlerle gelecekte birçok genetik hastalığın tedavisi mümkün olabilir.

Perseverance, Mars’a iniş yaptı

NASA’nın Perseverance isimli uzay aracı, 471 milyon km yol katederek 18 Şubat’ta Mars gezegenine başarıyla iniş yaptı. Aynı proje kapsamında Mars keşif aracına monte edilen Ingenuity isimli helikopter de, ilk defa Dünya dışı bir gezegende uçuş gerçekleştirdi. Perseverance adeta yürüyen bir kimya laboratuvarı! Mars yüzeyinden topladığı numuneleri analiz edip, sonuçları eş zamanlı olarak Dünya’ya ileten araç, bugüne kadar elde edilmiş en ayrıntılı verileri sunacak. En az 1 Mars yılı (687 Dünya günü) görev yapacak olan keşif aracı, Mars’ın geçmişini ve yaşamı destekleme potansiyelini daha iyi anlamamızı sağlayacak.

Uzaya çıkan ilk siviller

SpaceX firması, Eylül ayında ilk kez tüm mürettebatı sivillerden oluşan bir uzay yolculuğu düzenledi. 4 kişilik bir ekiple gerçekleştirilen ve alçak yörüngede 3 gün süren bu yolculuğa ünlü zenginler katıldı. Inspiration4 adı verilen görevde Falcon9 roketleri kullanıldı ve elde edilen gelirlerin, çocuk kanseri araştırma merkezlerine bağışlanacağı duyuruldu.

Neandertallerin süt dişleri erken gelişiyordu

120 bin yıl öncesine tarihlenen bir Neandertal bebeğine ait süt dişi örnekleri analiz edildi. Modern insan dişlerinde mine tabakasının günlük oluşum miktarından yola çıkılarak yapılan hesaplamalara göre, süt dişleri Neandertallerde modern insana kıyasla 4 ay daha erken çıkıyordu. Bu, Neandertal bebeklerinin katı yiyecekleri daha erken tükettiklerine işaret ediyor. Ayrıca modern insanın beynine kıyasla daha büyük olan Neandertal beyni, daha çok enerji ihtiyacı duyuyordu. Bu çalışmanın, iki türün beyin hacimlerinin neden farklı olduğuna ilişkin tartışmalara ışık tutabileceği düşünülüyor. 

Yeni bir “tetrakuark” türü keşfedildi

CERN’deki büyük hadron çarpıştırıcısında (LHCb deneyi), 4 kuarktan oluşan bir parçacık keşfedildi. Tetrakuark adı verilen bu yeni parçacığın 2 kuark ve 2 antikuarktan oluştuğu ve şimdiye kadar bulunan tüm parçacıklardan daha uzun ömürlü olduğu ifade edildi. Bu keşfin, atom çekirdeğindeki kuantum etkileşimlerinin ve nükleer kuvvetlerin anlaşılmasında devrim niteliği taşıdığı açıklandı.

224 yeni ötegezegen keşfedildi

Ötegezegenler, Güneş Sistemimizin dışında, Güneş’ten başka bir yıldızın yörüngesinde dönen gezegenlerdir. Aralık 2021 itibarıyla toplam 3.604 gezegen sisteminde 4.878 ötegezegen keşfedildi. Bu sistemlerden 807’si 1’den fazla gezegen içeriyor.

Yeni keşfedilen türler

Gezegenimiz muazzam bir biyoçeşitlilik sergiliyor. Bugüne kadar tanımlanmış türlerin sayısı tahmini olarak 2 milyon civarında. Bilim insanlarına göre, dünyada yaşayan türlerin % 86-99‘u da hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Bu yıl tanımlanıp isimlendirilen türler arasında yeni balina, ahtapot, kurbağa, kertenkele, örümcek, bukalemun, iguana, güve, yılan, yarasa ve böcek türleri var; ayrıca yeni tanımlarına ve taksonomik isimlerine kavuşan kara yosunu ve tütün bitkisi türleri de oldu.

Şu an için dünyada yaşayan türlerin kapsamlı bir envanterini çıkarmaktan uzağız ve henüz keşfedilmemiş olan kaç tür bulunduğunu bilmediğimiz için kaçının tükenmiş olduğunu da kestiremiyoruz. Ancak Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) yayımladığı bir hesaplamaya göre, 1 yılda türlerin en az %0,01 – 0.1’i tükeniyor.* Ne yazık ki bu oran, doğal tükenme oranının bin ila on bin katı civarında. 
* Tükenme tehlikesi altındaki türlere buradan ulaşabilirsiniz.

İnsanın bir atası daha tanımlandı

Güncel analizler, Harbin kafatası olarak bilinen fosilin günümüzden 146 bin yıl önce yaşamış bir türe ait olduğunu ortaya koydu. Homo longi olarak isimlendirilen ve popüler kültürde Ejderha Adam diye anılan bu yeni Homo türü, bize Neandertaller’den bile daha yakın olabilir. Uzun zamandır kayıp olan kardeş soy hattımızı bulduğumuzu belirten bilim insanları, bu fosilin insanın evrimini anlama çabalarımıza yepyeni bir yön verebileceğini söylüyor.

Yapay Zeka, insan vücudundaki binlerce proteinin yapısını tahmin etti

Bilim insanları uzun zamandır doğanın en büyük sırlarından birini çözmeye çalışıyor: Bir amino asit zinciri işlevsel bir proteine dönüşmek üzere katlanırken nasıl bir 3 Boyutlu şekil alır? Google’ın DeepMind isimli yapay zeka algoritmasıyla çalışan AlphaFold programı, “protein katlanma problemi” olarak bilinen bu soruyu aydınlatmak yönünde önemli adımlar atıyor. Bu yıl binlerce protein ve bileşiğin yapısını tahmin eden DeepMind, yakın zamanda insan vücudundaki bütün proteinlerin yapısını içeren bir veritabanı yayınlayacağını duyurdu. Bu teknoloji, hastalıkların teşhis ve tedavisine yardımcı olacak.

Evrendeki en eski kuasar keşfedildi

Evrende bilinen en parlak cisimler olan kuasarlar, tıpkı bir karadelik gibi davranır. Ama kara deliklerin aksine, yuttukları maddenin bir kısmını ışık hızına yakın bir güçle geri kusar ve uzaya radyo sinyalleri gönderirler. Bilim insanları, dünyamıza 13 milyar ışık yılı uzaklıktaki süper kütleli bir kara delikten yayılan radyo sinyallerini gözlemleyerek, P172+18 adını verdikleri bir kuasar keşfetti. Kendi galaksisinin merkezinde bulunan bu kuasar, Güneş’ten 300 milyon kat daha parlak ve şimdiye kadar keşfedilen en eski gök cismi! Yakın zamanda yörüngeye yerleşmesi beklenen James Webb teleskobuyla bu tür gizemli cisimler hakkında daha ayrıntılı bilgiler elde edilmesi bekleniyor.

Hubble teleskobu dünyaya açıldı

NASA, Hubble teleskobunu daha fazla araştırmacının hizmetine sunan eş zamanlı bir yöntem geliştirdi. 2018 yılında temelleri atılan ve dünyadaki diğer araştırmacıların da yararlanabilmesi için kullanılan yöntem sayesinde, 2021 yılında yeni gözlemlerde %32’lik artış oldu. Uzaydaki yeni keşiflerin farklı araştırmacılar tarafından teyit edilmesine de yarayan bu yöntemin, bilgi kirliliğini ortadan kaldırıp sonuçların güvenilirliğini artıracağı söyleniyor.

Beynimiz küçülüyor

4 milyon yılda vücut ve beyin kütlesi önemli oranda artış gösteren Homo sapiens’in, son 50 bin yıldaki evrimsel süreçte beyninin gitgide küçüldüğü anlaşıldı. 25 adet Homo sapiens kafatasının incelendiği araştırmaya göre, modern Homo sapiens’in beyni, bu süreçte fiziksel ve sosyal değişimlerden ötürü %5’ten fazla bir küçülme gösterdi. Bu sonucun, zekayı doğrudan etkileyip etkilemediği bilinmiyor.

İnsan zekasının kaynağı nereden geliyor?

MIT’den araştırmacılar, insan beyni ile diğer memeli beyinleri arasında önemli bir farklılık saptadı. Çalışmaya göre, insan beyninde iyon akışının sağlandığı nöral kanallardaki madde yoğunluğu diğer canlılara göre çok daha düşük. Böylece insan, diğer memelilere kıyasla, düşünmek ve problem çözmek için kullandığı nöron ağlarına daha fazla enerji aktarabiliyor. Bu bulgunun, insan zekasının diğer memelilerden neden daha gelişkin olduğuna ilişkin araştırmalarda son derece önemli bir kilometre taşı olabileceği belirtiliyor.

Tuhaf bir dinozor türü keşfedildi

Dinozorların evriminde çok önemli bir bulguya ulaşan bilim insanları, kaburgalarından sırtına doğru kemik çıkıntıları bulunan yeni bir dinozor türü keşfetti. Spicomellus afer diye isimlendirilen bu tür, olağanüstü kemikli zırhlarıyla bilinen Ankylosaurus adlı dinozor cinsinin en eski temsilcisi ve türünün Afrika kıtasında keşfedilen ilk örneği. Fas’ta yapılacak kazı çalışmaları, bu ankylosaur türünün dinozorlarda zırh evriminin tek örneği olup olmadığını ve bu evrimsel sürecin tek seferde gerçekleşip gerçekleşmediğini ortaya koyacak.

Laboratuvarda antimadde üretilebilir mi?

Yüksek frekanslı lazer emisyonları sayesinde, laboratuvar ortamında nötron yıldızlarına benzer bir ortam yaratılarak antimadde üretilebileceği anlaşıldı. Evrendeki antimaddenin Big Bang sonrasında neden baskın gelmediği sorusu, hâlâ sırrını koruyor. Bilgisayar simülasyonlarına bakılırsa, bu yeni yöntem sayesinde büyük çarpıştırıcılara gerek kalmadan da antimadde üretilebilecek.

İnsanlığın akıl ve bilim yolundan sapmaması umuduyla, gezegenimize bilim dolu nice yıllar diliyoruz!