Humanists International’ın Savunuculuk Direktörü Elizabeth O’Casey hükûmetlerin  azınlık değerleri veya kimliğinin, iktidarda olanların etki ve kontrolü sürdürmek için dayandığı dogmatik ideolojiyi sorgulayabileceği korkusundan dolayı azınlık haklarının yaygın şekilde reddedildiğini kınayan bir açıklama yaptı. O’Casey şöyle dedi: “Her bölgede, azınlıkların insanlık dışı muamelelere maruz kaldığını, insanlıktan çıkarıp dışlayan hükümetlerin varlığına şahit oluyoruz. Güçlerini korumak için ayrıştırıcı ve azınlıkların korkusunu körükleyen politikalar izleyerek azınlıkların haklarını sistemli şekilde reddediyorlar.”

Dinsel milliyetçilik noktasında açıklamalarına devam eden Savunuculuk Direktörü “Ayrıca, dinî ve etnik-milliyetçiliğin özgürlükçü değil, bölücü kimlikler ve ayrımcı söylemler yaratmak için kullanıldığını görüyoruz. Bu, azınlıkları dışlayan ve kişisel kimlik ve inançlarını ifade etme haklarını reddeden ayrımcı uygulamalara neden oluyor.” tespitinde bulundu.

O’Casey bu dinî ve etnik milliyetçiliğin, farklı din ve inançlara sahip azınlıkların haklarını inkâr etmek için kullanıldığı kimi örnekleri sıraladı: Sağcı popülist hükûmetlerin, Hristiyan olmayan göçmenler ve diğer azınlıklara karşı nefreti meşrulaştırmak için muhafazakâr Hristiyan değerleri silah olarak kullanmaları; Hindu milliyetçilerin Müslümanlar, rasyonalistler ve Dalitlere karşı şiddet ve nefret suçu işlemeleri; Müslüman kökten dincilerin Hristiyan, Bahá’í, Ahmadi ve hümanist azınlıkları hapsedip zulmetmeleri ya da Budist milliyetçilerin Rohingya Müslümanlarına karşı insanlık suçu işlemeleri… Ayrıca azınlıklar ve en savunmasız insanları korumak için tasarlanmış insan hakları sistemine karşı artan siyasi düşmanlığı şu sözleriyle ifade etti: “Otoriter, popülist ve fundamentalist rejimler ve hükümetler, çoğunluk geleneksel değerlerinin ve egemenliğinin çok taraflı insan hakları çerçevesinden saldırıya uğradığını gösteren yıkıcı bir anlatıyı besliyorlar. Kendilerini hesap vermek için var olan sistemi meşruiyetini kaybetmek, bozmak ve parçalamak için uğraşıyorlar.” 

O’Casey’nin insan hakları sistemi ve azınlık hakları açısından, bu zorluklarla nasıl başa çıkılacağına dair sorduğu bir soruya cevaben Raportör Varennes, azınlık haklarıyla ilgili yeni bir antlaşma oluşturmanın önemini tekrar vurgulayarak antlaşmanın, eğitim gibi alanlarda din ve inanç azınlıklarının haklarıyla ilgili standartları içermesi gerektiğini söyledi.

BM İnsan Hakları Konseyinin bu oturumu, Profesör Varennes’in BM Azınlık Konuları Özel Raportörü olarak son oturumu olacak. Bu oturum aynı zamanda Ulusal veya Etnik, Dinî ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına Dair Beyanname’nin 30. yıl dönümünü de işaret etmektedir.