İnançsızlara karşı hoşgörüsüz hatta saldırgan bir toplumuz maalesef. Ancak son yıllarda meydana gelen olaylar, işin çığırından çıktığını gösteriyor. Ailesi tarafından reddedilen, aile içi şiddet ve mahalle baskısına uğrayan inançsızların sayısı azımsanmayacak düzeyde. Cezası geçtiğimiz hafta kesinleşen bir cinayet ise işin başka boyuta geçtiğini gösteriyor.

“Allah yok.” dedi diye kuzenini bıçaklayarak öldüren Özgür Doğan, insan türünün en hastalıklı ve aşağılık örneklerinden biri oldu. Cinayet sonrası “Bıçakla değil silahla öldürülmeyi hak ediyordu.” “Su helal olduğu için maktulün kanını birayla yıkadım.” diyen bir müptezel, “Cinayetten sonra besmele çekip uyuşturucu aldım.” diyecek kadar pespaye bir müptela ve “Kızlarımın namus bekçisiyim, tahliyemi talep ediyorum.” deyip cezadan kaçmak için namus bekçiliğiyle eril otoriteye yaltaklanacak kadar da karaktersiz.

Bu insan müsveddesi tek bir örnek olsaydı “İstisnai bir olay, akli dengesi yerinde değil.” deyip geçerdik. Ancak bu caniler hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek, potansiyel katillerdir. Çoğunlukla da dinî inançları, kendilerine siper etmekteler. Kadın cinayetleri ve çocuk tecavüzlerinde karşımıza çıkanlar da hep bu güya hassas inançlılar(!). İnsanlık suçu işlendiğinde suspus olan bu tipler; içlerindeki katili bastırmayı, inançsız birini gördüklerinde keserler. Yine bunların büyük bölümünün fotoğraf albümünde, devlet yetkilileriyle boy boy pozlar vardır. Şaşırtmazlar.

İnanç hassasiyeti, suç işlemenin bahanesi oldu ve bu durum toplum tarafından kanıksanmaya çok müsait. Bundandır ki herhangi bir katilden daha tehlikelidir bu tipler. Toplumun sırtında bir kambur, milletin üzerinde utanç yüküdürler. Çok geç olmadan ağırlaştırılmış cezalara çarptırılmaları, temel insani özellikleri öğrenene kadar rehabilite edilmeleri ve hatta toplumdan ömür boyu tecrit edilmeleri gerekir. Bu ülke, dini istismar eden ve cezasız kalacağını düşünenlere bırakılmamalı!

Bilinmeli ki din uğruna gerçekleştirilen her cinayetin sorumlusu, sadece katil değil onu el altından destekleyen toplumsal taban ve siyasi yansımasıdır da.

Ateizm Derneği olarak hukuk devletinin evrensel düzeyde yeniden tesis edilmesi, yargının bağımsızlığı, çökertilmiş eğitim sisteminin laiklik baz alınarak yapılandırılması ve bu tip katliamların yeniden yaşanmaması için dik duruyor, çaba gösteriyoruz. Çünkü çirkefin bataklığını kurutunca mikroplar da kalmayacak, biliyoruz!