22 yaşındaki İranlı Mahsa Amini, başörtüsü takma zorunluluğuna ilişkin yasayı ihlal ettiği gerekçesiyle 16 Eylül 2022 tarihinde, İran ahlak polisi tarafından dövülerek öldürüldü ve bunun üzerine İran’da rejim karşıtı protestolar başladı. 

Mahsa Amini’nin başörtüsü yüzünden öldürüldüğünün anlaşılmasının ardından İran’daki baskıcı molla rejimine karşı ülkenin her kesiminde protestolar başladı. Zaten rejim sık sık protesto ediliyor ve İran hükûmeti protestoları bastırmak için göstericilere işkence yapmaktan hatta onları öldürmekten çekinmiyordu. Buna rağmen İran halkı, gösterilerde öldürüleceğini bildiği hâlde Humeyni’nin resimlerini yakıyor, “Diktatöre ölüm!” gibi sloganlar atıyor. İran’ın resmî kaynaklarından sağlıklı haber alınamadığı için tam sayı bilinemese de bağımsız gazeteciler ve insan hakları derneklerine göre ölü sayısı 50’yi geçti. 

       Başta İranlı kadınlar olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden kadınlar, gösterilere destek olmak için saçlarını kestiler. Belçikalı sanatçı Edith Dekyndt’in 2014 yılında yaptığı, kesilmiş saçtan oluşan bayrak fotoğrafı ise direnişin sembolü oldu.

Türkiye’de de İranlı direnişçilere destek olmak isteyen farklı milletten kadınlar, Alanya’da Atatürk Anıtı çevresinde toplanarak açıklama yaptı ve anıta çiçekler bırakıp Atatürk’ü andılar. Aynı amaçla Taksim’de bir araya gelen kadınlara ise polis izin vermedi ve bazı göstericileri gözaltına aldı. 

     İran’daki protestolar Türkiye’deki seküler kesim için çok önemli. 20 yıllık İslamcı hükûmet, resmî olmasa da devletin bazı kurumlarını fiilen şeriatla işletiyor. Zararsız ya da küçük gözüken ama İslam motivasyonu ile alınan her yönetim kararı, başta kadınlar ve çocuklarınki olmak üzere Türk halkının elde ettiği her hakkın yavaş yavaş elden gitmesi demek. İçki pahalılığı, eğitimin İslam temelli yapısı, yönetim kadrolarına belli cemaatlerin adamlarının yerleştirilmesi, “Faiz haramdır.” denerek alınan kararlar yüzünden ekonominin kötü durumda olması hatta Türk halkının herhangi bir talep için -anayasal hakkı olan- protesto hakkını kullanamaması sadece bir günde gerçekleşmedi. Türk halkı sesini çıkarmadıkça hükûmet daha fazlasını yapmaya devam edecek. Benzer bir süreci yıllar önce yaşayan İran halkı, resmî olarak şeriatın ilan edildiği ve bunun temel özgürlüklerini yok ettiğini anladığında artık çok geçti. Şimdiyse zamanında sahip oldukları özgürlüklerini tekrar elde edebilmek için kanlarını döküyorlar.