1636 yılında New England’daki bağnaz seyyahlara hizmet edecek ruhban sınıfını yetiştirmek için kurulan Harvard Üniversitesinde ilk kez, herhangi bir tanrıya inanmayan bir papaz oybirliğiyle başpapaz seçildi: Greg Epstein. Good Without God: What a Billion Nonreligious People Do Believe? [Tanrı Olmadan İyi: Bir Milyar Dinsiz İnsan Neye İnanıyor?] kitabının yazarı olan Epstein, 2005 yılından beri Harvard Üniversitesinde hümanist bir papaz olarak görev yapıyor. Yahudi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen 44 yaşındaki Epstein, insanların Tanrı yerine kendi aralarındaki ilişkilere odaklanan seküler ve değer-odaklı bir felsefe olan hümanist hareketin “babası” olarak tanınıyor. 

Epstein, Harvard’ın yeni başpapazı olarak çeşitli dinlerden, manevi ve etik gelenekten gelen 40’tan fazla papazın faaliyetlerini koordine edecek. Guardian Gazetesine verdiği röportajda, zor zamanlardan geçtikleri ve son yıllarda hemen herkesin insanlığa olan inancını kısmen yitirmesinin gayet normal olduğu konusunda öğrencileri ve üniversite camiasını bilinçlendirmek istediğini söyledi: “Bizi teolojik olarak ayrıştıran birçok şey olmasına karşın … toplumumuzda anlamı ve amacı olan bir hayat isteyen insanları, onları bu olgulardan kimi zaman mahrum bırakan bir dünyada desteklemek için duyduğumuz ortak arzular büyük benzerlik gösteriyor; kişisel inançlarımız ne olursa olsun.”

Epstein’in bir diğer önceliği, kendisinin ve meslektaşlarının üniversitedeki ötekileştirilmiş gruplara hizmet etmesini sağlamak: “Bazı insanların Harvard’ı adalet ve eşitlik değil de nüfuz ve ayrıcalığın hüküm sürdüğü bir kurum olarak değerlendirmesine engel olmak istiyorum. İnançları ne olursa olsun, Harvard’ın onlar için uygun olduğunu ve Harvard’da inşa etmeye çalıştığımız ortamın onlar gibi insanlar için adalet ve eşitlik sağladığını hissetmelerini istiyoruz.”

Bir ateistin başpapaz olarak atanması alışılmışın dışında gibi görünse de, birçok Harvard öğrencisi Epstein’ın kendilerine kattıklarını anlatıyor. 20 yaşındaki Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğrencisi C. Nickerson şöyle diyor: “Greg’in liderliği teolojiyle ilgili değil. Farklı inançlara sahip insanlar arasındaki işbirliğiyle ve normalde kendilerini dindar olarak görmeyen insanları bir araya getirmekle ilgili.” Brooklyn’in Yahudi Hasidik topluluğunda büyüyen ve akademik başarının ötesinde sorunlarla mücadele eden insanları bulmaya can atan 22 yaşındaki A. Goldenberg ise şöyle diyor: “Epstein’ın akıl hocalığında teselli buldum. Bana, geleneksel dinî bağlamın dışında bir topluluk bulmanın mümkün olduğunu ve dinin yüzyıllardır sağladığı katma değere sahip olabileceğimizi gösterdi.”

Maneviyata önem veren, ancak dinlerle bağı bulunmayan gençlerin sayısı giderek artıyor; Epstein bu nedenle gençleri insanlarla temas kurmaya teşvik ediyor: “Benim için en önemli şey insan ilişkileri… Dindar ve dindar olmayan insanlara birbirlerine ulaşmaları için ilham vermek istiyorum, çünkü birbirimize ihtiyacımız var, gerçekten ihtiyacımız var.”

Nefret söylemlerinin tüm dünyada yaygınlaştığı ve insanların önemsiz farklar yüzünden ayrıştırıldığı bir dönemde din, dil, ırk vb farkı gözetmeksizin Harvard öğrencilerine özgür bir düşünce ortamı yaratmak isteyen ve onları bir araya getiren Greg Epstein’a yeni görevinde başarılar diliyoruz. Biliyoruz ki herkesin aynı düşünceye sahip olması şart değil; önemli olan, farklı fikirdeki insanların ortak bir paydada birleşebilmesi ve bunu sağlayacak ortamın yaratılması. Asıl amacımız, tüm insanların özgürce fikir üretebildiği, düşüncelerini korkmadan dile getirebildiği ve yapıcı tartışmalarla düşünsel dünyamızı daha da ileri götürmekte rol üstlenebildiği bir ortam yaratmak olmalıdır. Nasıl ki doğada çeşitlilik varsa, insan kültürleri de ancak farklı fikirlerin bir araya gelmesiyle yeşerir. Biraz ateizmden kimseye zarar gelmez!