Pakistan’da eğitim görmüş, savaştan kaçan Peştun mültecileri tarafından temelleri atılan ve kelime anlamı İslam’ın Öğrencileri olan Sünni İslamcı terör örgütü Taliban, Afganistan’da ikinci yükseliş dönemini yaşıyor. Hatırlanacağı üzere, ilk yükseliş döneminde Sovyetler Birliğine karşı 1989’da zafer kazanmış; ardından merkezî hükûmetin zafiyetinden faydalanarak 1996-2001 yılları arasında Afganistan’ın %90’ını yönetmişti. Pakistan, Suudi Arabistan ve BAE hükûmetlerinden yardım alan İslamcı terör örgütü, gerçekleştirdiği 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin operasyonları sonucu iktidardan uzaklaştırılmıştı. 2004’ten sonra ABD ve NATO güçlerine karşı başlatılan yerel direniş, bugünlerde ABD askerlerinin Afganistan’dan çekilmeye başlamasıyla ulusal çapta yeniden yaygınlık kazandı.

ABD Başkanı Biden Nisan’da yaptığı açıklamada, ABD’nin 11 Eylül 2021’e kadar Afganistan’dan tamamen çekileceğini duyurdu ve Amerikan askerleri 1 Mayıs’tan itibaren Afganistan’dan çekilmeye başladı. Çekilmenin ardından, İslamcı terör örgütü Taliban’ın Afganistan’daki hakimiyeti daha da arttı. Tahminlere göre ülkenin %80’i ve kırsal alanların dörtte biri Taliban’ın kontrolünde. ABD’nin bölgeden çekilme kararına rağmen Türkiye, Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Hamid Karzai Havalimanının güvenliğini sağlamaya talip. Bu konuda ABD ile Türkiye arasındaki görüşmeler sürüyor. Türkiye, bu görüşmeler sonuçlandıktan sonra Afganistan’da kalırsa, artık NATO’nun komutası ve güvencesi altında olmayacak.

Taliban ise Türkiye’nin bu tutumu karşısında öfkeli: “Afgan halkının Müslüman Türkiye halkı ile tarihi, kültürel ve dini bağları vardır. İşgalin uzatılması ülkemizde Türk yetkililere karşı düşmanlık ve kızgınlık yaratacak.” şeklinde açıklama yapan Taliban, Türkiye’ye fikir değiştirme çağrısında bulundu. Ülkede kalınması durumunda Türkiye’nin, 2001’de 15 önemli alim tarafından hazırlanan fetva gereği” “işgalci” sayılacağını ve Türkiyeli askerlere cihat politikası uygulanacağını duyurdu. Açıklamanın devamında Türkiye devleti yetkilileriyle temas halinde olduklarını belirten Taliban, onayları olmaksızın tek taraflı bir hamle yapılmayacağı teminatını aldıklarını bildirdi. Bu açıklamaya ek olarak TRT Arabi’ye konuşan Taliban sözcüsü Mücahid, “Türkiye’yle iyi ilişkiler istiyoruz, Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortak noktamız var.” ifadelerini kullandı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Lefkoşa’da kıldığı bayram namazının ardından Taliban’ı destekleyen bir açıklama yaptı. Böylece liderliğini yaptığı siyasal hareketin hangi zihniyete mensup olduğunu da açıkça ortaya koymuş oldu: “Kabil Havaalanının işletilmesini ele almayı düşünüyoruz. Taliban’ın bazı rahatsızlıkları söz konusu. Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok, onlarla bu konuları daha iyi görüşeceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum.”

Artık Taliban’ın “kardeş ülke” olarak gördüğü bir devletimiz var; ülkemizin başındaki yöneticiler de, bombalı intihar saldırıları düzenleyip kafa kesen İslamcı terör örgütü “Taliban’ın inancıyla ters bir yanı olmayan” bir bakış açısına sahip. Ne yazık ki 1920’lerin başından beri uygarlaşma yolunda ilk adımlarını atan genç Cumhuriyetimizden de, onu Afganistan’da inşa etmek isteyen Kral Emanullah’ın laiklik anlayışından da eser kalmadı. Zira iki ülke de radikal İslam’ın pençesi altında. “Hayaldi, gerçek oldu!”