Arizona Hristiyan Üniversitesi Kültürel Araştırma Merkezi, 2021 Şubat ayında 2000 yetişkinle bir dizi çalışma yürüttü ve bu çalışmaların sonuçlarını American Worldview Inventory 2021 başlığı altında yayımladı. Çalışmalarda Y kuşağı (1984-2002 doğumlular), X kuşağı (1965-1983 doğumlular), Baby Boomer kuşağı (1946-1964 doğumlular) ve Builders kuşağı (1927-1945 doğumlular) olarak dört gruba ayrılan insanların dinle olan bağları incelendi. 

Bu çalışmalardan elde edilen verilere göre Y kuşağı, geleneksel Hristiyan öğretisi ve normatif İncil öğretisiyle bağlarını en çok kesen kuşak oldu. Baby Boomer (Bebek Patlaması) kuşağının neredeyse %50’si, İsa’ya iman edip günah çıkardıkları için cennete gideceklerine inanırken, bu oran X kuşağında %26 ve Y kuşağında %16 çıktı.

Baby Boomer kuşağının %28‘i ve Y kuşağının %43’ü ya herhangi bir tanrının var olduğuna inanmadığını/bunu önemsemediğini ya da var olup olmadığını bilmediğini ifade etti. Şeytanın dünyaya etki eden gerçek bir varlık olduğuna inananların oranı Baby Boomer kuşağında %64, Y kuşağında ise sadece %44.

Söz konusu çalışmalar, Amerika’daki Y kuşağının kendinden önceki iki kuşaktan farklı olarak yıldız falı, Karma (eden bulur ilkesi), reenkarnasyon gibi spiritüel kavramlara daha çok inandığını; buna karşılık yaratılışçı akımlar yerine evrim kuramını benimsediğini ortaya koydu. Eşitlik, özgürlük vb konularda diğer kuşaklara nazaran daha duyarlı olan Y kuşağı, mülk sahibi olmanın da ekonomik adaletsizliği beslediğini düşünüyor. Ayrıca evlilik öncesi cinsellik ve kürtaj konusunda da önceki kuşaklardan daha açık fikirli. “Ahlak ilkeleri, topluma bağlı olarak zaman içinde değişir.” ifadesine “tamamen katılıyorum” şeklinde yanıt veren genç yetişkinlerin oranı 2018’de %25’ken, bu oran 2021 yılında %31’e yükselmiş durumda. Y kuşağının hayattaki başarıyı “mutluluk, kişisel özgürlük ve baskısız ortamda üretkenlik” diye tanımlama oranı da kendinden önceki 3 kuşağa nazaran daha yüksek.

Evanjelik Hristiyan olan araştırmanın başındaki George Barna, genç Amerikalıların ülkenin dinî parametrelerini yeniden şekillendirdiğini ve adeta tanınmayacak hâle getirdiğini söylüyor: “Aslında bu radikal spiritüel devrim, Tanrısız, İncilsiz veya kilisesiz bir dünya hayali kuran bir gençlik yarattı….ABD’de Hristiyan inancının geleceği için daha güçlü, daha net ve daha doğrudan bir tehdit tahayyül etmek güç.” 

Deizmin ve ateizmin Türkiye’de de yükselişte olduğunu, daha önce yayımlanmış çalışmalardan biliyoruz. Dincilerin tehdit olarak algıladığı bu değişimin aslında kademeli bir aydınlanma süreci olduğunu da biliyoruz. Her ne kadar spiritüel kavramlara doğru bir yönelim olsa da bu değişimin tüm dünyada eş zamanlı gerçekleştiğini görmek, insanlık adına son derece umut verici.