Geçtiğimiz hafta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2023’te Ay’a gidiyoruz” sloganıyla Milli Uzay Programını açıkladı. Musa’nın 10 emri gibi 10 maddeyle özetlenen programda, “uzaya erişim sağlamak ve istasyon kurmak, bir uzay geliştirme teknolojisi bölgesi kurmak, bir Türk  vatandaşını uzaya göndermek” gibi hedefler var. Milli Uzay Programı açıklandığından bu yana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının uzaya çıkma fikrine psikolojik olarak ne kadar hazır olduğu ise ortada. 

Polisin, ele geçirdiği uyuşturucu paketleriyle ‘’UZAY 2023’’ yazmasının ardından, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, besbelli üzerinde uzun uzadıya düşündüğü ve bilimsel bir bakış açısıyla geliştirdiği muhteşem fikrini açıkladı: Uzayda ezan projesinin Milli Uzay Programı kapsamına alınmasını isteyen Ünal, coşkusunu şu sözlerle ifade etti: “Türkiyemizde tarihinde ilk defa böyle bir çalışma yapılıyor, ezan sesini fiili olarak, uzaydan dünyaya dinletelim. Tarihe not düşelim. Bilimsel başarıyı böyle taçlandıralım.”

Bilimsel başarı demişken insanın aklına şu sorular geliyor: Uzayda insan kulağının duyabileceği kadar yüksek dalga boylu ses üretecek teknoloji var mı? Frekansın 20 Hz’in üzerine nasıl çıkarılması planlanıyor? Daha da önemlisi, okunan ezan uzayda tam olarak kimi namaza davet edecek? Uzaya çıkacak astronotlar da kayyum atamasıyla mı belirlenecek? Ayrıca kıblenin yönü, abdest almanın olanaksızlığı ve namaz vakitleri gibi sorunlar da söz konusu. (Diyanet daha önce bu soruya, “Kıble şart değil, Allah her yerde.” diye cevap vermişti.) 

“Her arzın kendi talebini yaratacağını” ifade eden Say Yasasının somut örneğini gözlemleyebildiğimiz bu olguda, Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan 12 milyar TL bütçeye karşılık Uzay Programına ayrılan 5 milyon TL, “uzayda ezan sesi duymak” gibi bilim dışı bir talep yaratmış oluyor. 

Kısacası Tanrı’nın süper kahramanı olan Müslü-MAN’ın şimdiki hedefi Uzay Yolu! Fakat, “Mekke, bir sorunumuz var!” Ülkenin gerçek sorunları başka bir ışık yılına ertelenmiş gibi görünüyor. Cebinde metelik bulunmayan vatandaşlar için intiharın bir yaşam biçimi haline geldiği, bilim yuvası olması gereken üniversitelere kayyum usulüyle siyasi atamaların yapıldığı, ülkenin en parlak beyinlerinin iktidar paydaşları tarafından terörist ilan edildiği bir ülkede, bir Dinozor Tema Parkı kadar bile yatırım bütçesi ayrılmayan Milli Uzay Programıyla Uzay Yolu hayalleri kurmak ne yazık ki pek mümkün değil.