Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo, Müslümanların tepkisini çeken Muhammed Peygamber karikatürlerini, dergiyi hedef alan 2015 yılındaki saldırıya ilişkin 2 Eylül Çarşamba günü başlayacak davadan bir gün önce yeniden yayımlama kararı aldı. 7 Ocak 2015’teki terör saldırısında Charlie Hebdo’nun Paris’teki binasını basan silahlı kişiler, 12 kişiyi katletmişti. Derginin yayın yönetmeni Laurent R. Sourisseau, konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu: “Asla diz çökmeyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz!”

İslam dünyası, Charlie Hebdo dergisinin bu kararına tepki vermekte gecikmedi. Twitter hesabından konuyla ilgili açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanı A. Erbaş şöyle dedi: “Hastalıklı bir zihin yapısıyla gösterilen bu saldırgan tutumu şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.” Benzer bir tepki de Türk Dışişleri Bakanlığından geldi; Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Charlie Hebdo dergisinin dinimize ve peygamberimize yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararını şiddetle kınıyoruz.” dedi.

Charlie Hebdo dergisine yönelik tepkiler ülkemizle de sınırlı kalmadı. Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi yaptığı açıklamada, “Hakaret içerikli karikatürlerin yeniden yayımlanması suçunda ısrar etmesi, din tabileri arasında duyguları alevlemektedir ve bu gerekçesiz bir kışkırtma sayılır.” ifadelerine yer verdi.  Pakistanlı Müslümanlar da kararı protesto etti; Fransız bayrağını yakan protestocular, Fransız ürünlerine yönelik boykot çağrısında bulundu. İslam dünyasından çığ gibi yükselen bu tepkilere karşı Fransa Cumhurbaşkanı Macron, insanların dine yönelik hakaret olarak algılayabilecekleri ifadeler kullanılabileceğini ve bu hakkın da korunacağını söyledi. Sosyal medyada katliamı lanetlemek için kullanılan #JeSuisCharlie (Ben Charlie’yim) sloganı, tüm dünyanın katliama karşı dillendirdiği ortak bir ses haline geldi.

Doğaüstü inançlar uğruna insan hayatını hiçe sayabilecek kadar fanatikleşen bir topluluğun, insana ve insan haklarına dair hiçbir konuda açıklama yapmazken, sıra kendi değerlerine gelince eyleme geçmeyi hatırlıyor olması, trajik olmakla birlikte şaşırtıcı değil. “Hoşgörü” dininin hiçbir eleştiriyi hoşgörüyle karşılamıyor olması ise kanıksanmışlığı nedeniyle yeterince sorgulanmayan bir çarpıklık.