Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 7 Mayıs 2025’te 81 ilin müdürlüğüne gönderdiği resmi yazı, “toplumsal cinsiyet”, “cinsiyet kimliği”, “LGBT” ve “kapsamlı cinsellik eğitimi” gibi kavramların kullanımından kaçınılmasını istiyor. Yazıda, bu terimlerin “evlilik ve aile kurumunu tahrip ettiği” ve “biyolojik cinsiyete zarar verdiği” iddiasıyla ortak bir duruş geliştirilmesi talep ediliyor.

Metinde LGBTİ+ bireyler “toplumun doğal yapısını tehdit eden” unsurlar olarak tanımlanıyor. Oysa kişinin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tercihini kendi iradesiyle belirleme hakkı, uluslararası insan hakları normlarının temel bir boyutunu oluşturuyor.Yasaklarla biyolijik farklılıklar yok sayılamayacağıda artık açık bilinen bir gerçek.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, LGBTİ+ karşıtı siyasi söylemler nefret suçlarını tetikleyerek toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor. Türkiye gibi cinsiyet eşitsizliğinin açıkca yaşandığı bir ülkede kadınlara ve LGBT bireylerine karşı yapılan iktidarın adımları toplumdaki kendini bilmez nefret gruplarının da ölçüsü oluyor.

Ateizm Derneğinin iktidara çağrısı, ayrımcı dilin terk edilip herkesin kendi kimliğini özgürce yaşama hakkının tanındığı bir anlayışın benimsenmesi yönündedir.
Haber Kaynağı