Güney sınırımızın ötesinde tekfirci selefi teröristler, başta Arap Alevileri olmak üzere, Suriye’deki azınlıklara yönelik katliamlar yaparken, ülkemizde de mezhepçiler gemi azıya aldı, her türlü manipülasyon ve provokasyonu yapmaya hazır pusuda bekliyor. Sözde kanaat önderleri ve gazeteci müsveddeleri, İhvan ideolojisinin ayrılmaz unsuru olan şia düşmanlığını körüklerken, bu ülkenin fay hatlarına dinamit yerleştiriyor. Bu propagandayı yapanlar sadece medyadaki İhvan artıkları olsa, diyeceğiz ki, zaten bunlardan insanlık dışı beyanlara alıştık! Ancak, Türkiye’de yaklaşık 20 milyon Alevi’nin ve küçük bir nüfusa sahip olsa da Caferi’nin yaşadığı dikkate alındığında, hele ki bu ülkede Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas’taki provokasyonlar hatırlanırsa, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yaptığı açıklamanın ne kadar sorumsuzca olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Şırnak Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında sarf ettiği cümleler aynen şöyle: “…Bir başka ittifak ise Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail’e karşı Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi’nin yapmış olduğu bir büyük ittifaktır. 1514’te Çaldıran’da o ittifakımız Anadolu’daki müslüman toplulukların başının daha dik bir şekilde dolaşmasına, esenlik ve birlik içerisinde birlikte var olmasını sağlamıştır”.
Büyük tepkilerle karşılaşınca, siyasal islamcılara özgü bir manevrayla, bol bol duygusallık içeren düzeltmesinin pek de inandırıcı olmadığını, bu zihniyetin özünde mezhepçiliğin yattığını bugüne kadar bu cenahtan yapılan açıklamalardan biliyoruz. Bu tip mezhepçi provokasyonlara karşı mütedeyyinlerin de, laiklerin de, hümanistlerin de tek vücut olup karşı çıkmasının bir yurtseverlik ve insanlık görevi olduğunu hatırlatıyoruz.