Ülkemiz çok partili hayata geçtiğinden beri, siyasette her zaman din istismarı yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Nispeten bugüne kadar daha az yoğunlukta olan bu istismarın bugün zirvede olduğuna şahit oluyoruz ve bu hal hiçbir zaman bu kadar
yoğun ve siyasi ahlaktan uzak bir hal almamıştı…

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sorumluluğunda olan camilerde, bazı imamlar iktidarın sözcüsü gibi cuma hutbeleri okuyor, tarikatlar “Milletvekili pazarlıkları.” yapıyor, bakanlar meydanlarda ve televizyon ekranlarında “Cenneti vaat ederek!” oy toplamaya çalışıyor. Başları her sıkıştığında, nefret söylemine sarılıp, kin ve tahrik kampanyaları düzenliyorlar… muhalifleri, “Camiye ayakkabıyla girdiler.” gibi asılsız itiraflarla hedef gösterenler; camilerde miting düzenliyor!

Üstelik bunu yapanlar, devletin en üst kademelerindeki devlet memurları!..

Ülke nüfusunun yüzde 60’ına cami avlusundan hakaretler savuruyorlar. Din istismarıyla bölücülük yapıyor, halkın bir kesimini bir diğer kesimine karşı kışkırtıyorlar.


Bizler, bu ülkenin Aydınlanma Devrimi’nin takipçileri olarak; dini istismar edenlere, anayasamızın temel ilkelerini çiğnemeye çalışanlara karşı başta hukuk mücadelesi olmak üzere elimizdeki tüm yasal olanaklarla mücadele etmeyi bir yurttaşlık görevi olarak görüyoruz. İşte bu sebepledir ki, laik cumhuriyete yönelik saldırılarılara karşı suç duyurularında bulunuyoruz. Hele ki din istismarını yapanlar devletin önemli mevkilerindeki kişiler olduğunda bu vazifeyi bir vatandaşlık görevinin ötesinde görüyoruz.

Bugüne kadar başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere, bazı bakanlar ve parti yöneticilerine karşı suç duyurularında bulunduk. Seçim sürecinde de bu takibimizi sürdürüyor olacağız. Cami avlularını miting alanlarına çevirenlere de suç duyurusunda bulunmak bizim asli yurttaşlık görevimiz. Bu sebeple de Ak Parti Genel Başkanı’na karşı da yetkili mercilere suç duyurumuzu yaptık.

Biliyoruz ki, bu suç duyuruları reddedilecek ve bir anayasal suçu da yargıdaki devlet memurları işleyecek. Bunun bilincindeyiz, ama her suç duyurusu tarihe bir not düşmektir ve biz bu notları düşmeye devam edeceğiz. O notlar, mutlaka bir gün gündeme gelecek ve din istismarı yaparak bu halkı bölmeye çalışanlar bu suçlarının hesabı verecek.